580. BAYAT PİLİÇ

Eskiden tren istasyonları seyyar satıcılarla dolu idi. Bunlardan bazıları bir istasyondan trene biner,  kompartıman kompartıman gezerek, o yörenin özelliklerine göre, ciğer kavurması,dürüm, meyve gibi şeyler satar, bir-iki istasyondan sonra bu trenden iner karşıdan gelen  trene biner ve yine aynı şekilde satış yaparak geldikleri istasyona  geri dönerlerdi. Bazıları ise trene binmez, trende istasyonda durduğu beş-on dakikalık süre  içinde pencere altlarında bağırarak yolculara su, ekmek, simit vs. satarlardı. İşte bunlardan  Kayserili bir genç de sahip olduğu tek pilici “şöyle taze, böyle iyi kızarmış’ diye  uzun süre methettikten sonra yolcunun birine uygun bir fiyata satar. Sonra da beklemeğe başlar. Tren hareket  eder etmez, kompartımanın penceresine doğru koşar ve pilici sattığı yolcuya: 
- Amca! Amca! Bakar mısın! Diye bağırır. 
- Ne var oğlum? 
- Kusura bakma amca, sana piliç diye sattığım aslında piliç değil, kargadır. Sakın yeme! 
Zavallı yolcunun kan beynine sıçrar ve kaptığı gibi  pilici delikanlıya  fırlatır. Delikanlı bir kaleci  çevikliği ile  pilici yere düşmeden yakalar ve bir sonraki trenle gelecek yeni kurbanını beklemeğe başlar. 
(Ali ÇELİK) 
I KAYSERİ VE YÖRESİ KÜLTÜR, SANAT VE EDEBİYAT BİLGİ ŞÖLENİ. (12-13 NİSAN 2001) BİLDİRİLER 1.CİLT,  SAYFA; 217 

Yorumlar