Yeşilhisarlı Yusuf Gülşen lakap olarak Colunun Yusuf Emmi derler.
Sürekli şaka yapmayı seven, yapılan şakaya da dayanan biridir. Bir gün Türbe Tekkesi denilen mevkie bağ sulamaya gider. Gece yarısı suyu bağlar, uzun sürmez çok şiddetli bir yağmur başlar. Yeşilhisar tabiri sucuk olur iyice ıslanır. Koşarak Türbe Tekkesi dediğimiz yatırın yanına ayakkabısını çıkarır girer. Türbenin bir köşesine oturur. Tütün tabakasını çıkarır, bir cigara dolar içer. Tam o sırada Ahmet Emmi gelir. Ama içeride Yusuf Emminin oturduğundan habersizdir. Ahmet Emmi de ıslanmıştır, tekkeye sığınmak ister. Ahmet Emmi elindeki küreği tekkenin penceresinden içeriye uzatır. Ama Yusuf Emmi bu ya, küreği aldığı gibi dışarı fırlatır. Ahmet Emmi girecektir,kararlı. “Kürek değil neyi fırlatırsan fırlat gireceğim içeri” der. Başlar yüksek sesle bildiği duaları okumaya. Yaratana sığınır girer içeri habersiz olduğu Yusuf Emminin yanına oturur. Ahmet Emmi okumaya devam eder. Yusuf Emmi başlar garip garip sesler çıkarmaya. Ahmet Emmi aldırmaz daha yüksek sesle okumaya devam eder. Baktı olacak gibi değil elinde tuttuğu yarı çamurlu soğuk kuyu denilen lastik ayakkabısını var gücü ile Ahmet Emminin ağzına vurur. Çarpıldığını zanneden Ahmet Emmi yalı ayak var gücü ile bağırarak evin yolunu tutar. Adamcağız 2-3 ay aklını başına toparlayamaz. Hiçbir kimseye de böyle bir olay geçti başımdan demez. Epey bir zaman geçtikten sonra Yusuf Emmi kahvehane önünde:
-Ahmet tekkede nasıl çarpıldın?
-Ulan yoksa vuran sen miydin?
Yorumlar
Yorum Gönder